Dünya mazlumlarının sesi, kimsesiz yoksulların kimsesi, zalime ‘Van Minüt’ diyen uzun adam, ilçemize hoş geldin; seni ağırlamak bizim için şereftir.
Biz seni seven, senin sevgin ile bu yola baş koyan, inandığın yolda seninle birlikte yürüyen kısık sesleriz..
21 yıl önce İstanbul Fatih Camisinin avlusunda çıktığın bu kutlu yolda yanındaydık, o gün orada olduğu gibi, bugünde doğru bildiğimiz bu kutlu yolda seninle birlikte yürümeye devam ediyoruz.
Senden önce gelenler vardı, bu vatan toprakları üzerinde halka kulak verenler vardı, ama onları fazla yaşatmadılar. Kimini darağacında; kimini zehirleyerek şehit ettiler.
Kutlu gecelerde hep dua ettik; “Rabbimiz bize bizim içimizden Kelamullahınla hükmedecek bir lider gönder” ve dualarımız kabul etti Rabbimiz, sen geldin…
Sen yokken, kimse mazlumların sesini duymazdı, kimse kimsesizlere kucak açmazdı, yoksullar perişan, mazlumlar kimsesizdi. Sen geldin; seni bize gönderene hamdolsun…
Ve sen geldin, seninle birlikte rahmet geldi ülkeme, seninle birlikte bereket geldi.
Devalüasyonlar boğuşan, IMF'ye dilenen, bir ülke iken, kendi uçağını, helikopterini, tankını, tüfeğini yapan bir ülke olduk.
Yardıma muhtaç bir ülke iken; Dünyanın dört bir yanında yardıma muhtaç insanlara yardım ederek mazlumların ümidi olduk...
Yanı başımızda zulme başkaldıran kardeşlerimize her türlü işkenceyi reva güren zalimlere dur dedin, o zalimlerin zulmünden kaçan milyonlarca mazluma kucak açtın ve biz Ensar’ız dedin. Rabbim bize layıkıyla Ensar olmayı nasip eyle...
Sen yokken zalimler dinimizi, dilimizi, yasaklamışlardı, Allah’ın emrine riayet ederek başını örten kardeşlerimizi üniversitelere girmelerini yasakladılar. Annelerimizi bacılarımız Peygamber ocağı olarak bildiğimiz kışlalarımıza girmelerini yasaklamışlardı. Allah’ın emrine riayet ederek başı örtülü diye milletin vekilini milletin meclisine girmesine izin vermemişlerdi. Hadsizin biri bu kadına haddini bildirin demişti, ve o gün o çatı atında kurt görümlü kuzular sesiz kalmıştı.
Sadece dinimizi değil, dilimizi de yasakladılar, ana dilimizle konuşamaz olduk, ben kürdüm diyemez olduk, oysaki Yüce Allah bütün insanları eşit yaratmıştı. Ve bütün Müslümanların kardeş olduğunu söylemişti. Şairin dediği gibi; “Müslümanlıkla yoğrulan yurdu Müslümansız bırakma, Allah'ım!”
Ve sen geldin; seninle birlikte rahmet geldi, bereket geldi, bolluk geldi, IMF gitti, ülkeme huzur geldi. Eşitlik geldi, özgürlük geldi, herkes dinini, dilini özgürce yaşaya bildi. Başörtülü bacılarımız üniversite kapılarında beklemediler, Analarımız, bacılarımız kışlalarımıza özgürce girebildiler.
Memurumuza, Esnafımıza, çiftçimize, köylümüze, şehirlimize huzur geldi. Kimse artık yazar kasaları fırlatmıyordu. Kimse artık mazot, gazyağı, ekmek, tüp gaz kuyruklarında beklemiyordu. Kimse artık aman başbakan nezle olmasın yoksa dolar yükselir diye dua etmedi. Dua edenler vardı; ama Rabbim bizin sensiz, kimsesiz bırakmasın diye dua ediyorlardı.
Anneler, yavrusunu savaşa göndermiş gibi dua ettiler, kutlu gecelerde sabahlara kadar “Rabbimiz unu başımızdan eksik etme, bizi unsuz bırak” diye dua ettiler. Ve dualar karşılıksız kalmadı...
Mazlumun sesi oldun, Müslümanların nefesi oldun, dik durdun, sadece rabbinin huzurunda rükûda eğildin.
Biz seni Allah için seven kısık sesleriz, ilçemize ‘Hoş Geldiniz’