Ankara’dan Sincik’e Umut Çığlığı

Merkezi Ankara’da bulunan Toplum Geliştirme Derneği 8 Mart Kadınlar Günü münasebetiyle Sincikli Muhammed’in annesinin gözyaşlarını dindirmek için kan verme kampanyası çağrısında bulundu.
Bir kadın düşünelim… Soy sürsün diye, ne zorluklarla bebeğini taşıyor, dünyaya getiriyor, hangi cefalarla çocuğunu büyütüyor. Giymiyor, giydiriyor, yemiyor, yediriyor, bebeği ağladığında ağlıyor, güldüğünde gülüyor, yürüsün diye bıkmadan usanmadan kim bilir kaç adım birlikte atıyor, konuşsun diye, kaç bin tane kelimeyi tekrarlıyor, her bir diş çıkmasını beklerken, kaç gün uyumuyor, yıkıyor, paklıyor, uyutuyor, koruyor, bebeğiyle birlikte kendisi de büyüyor, olgunlaşıyor, yavrusuna iyi örnek olmak için, bir çok huyundan vazgeçiyor ve sevgisi, sabra dönüştüğünden, hangi şartta olursa olsun, şikayet etmiyor.
HAYATIMIZDAKİ KADINLAR, anne, eş, kardeş, kız evlat olarak, belki de dünyada en zor işçiliği yapmaktadırlar. Her aile için, bir çocuğu sağlıklı, görgülü, bilgili, vatansever ve imanlı yetiştirmek, topluma karıştırmak, oldukça zordur.
Dünyada en geride kalmış önemli konulardan biri, kan uyuşmazlığı veya genetik hastalığı bulunan kişilerin, evlilikle hastalıkları taşımayı sürdürmeleridir. Çocukların gelecekteki yaşamının sağlıklı olup olmadığını belirleyen en önemli konu, eşleşmedeki kan uyumudur. Uyum olsa bile bazı hastalıklar karşımıza çıkabilir fakat, her zaman önce tedbir, sonra takdir beklenmesi gerekir.
DÜŞÜNDÜREN GERÇEKSE, hiçbir ülke tam olarak hayati konularda önceden önlem alarak, çok fazla bir gelişme sağlayamadı yani bütün suç sistemin ve hiç bir şey olmaz diyen büyüklerin. İşte çaresi zor bulunan birçok dram hikayeleri, böyle başlıyor ve gözlerdeki yaşı kurutana kadar akıtıyor.
Kan uyuşmazlığı, genetik hastalıklar, kan veya uygun ilik, organ bağışları yeterince anlaşılamadığı ve gerekenler zamanında yapılmadığı veya geç kalındığında, kaybedilen evlatlar için, en çok ağlayan kişiler, yine kadınlardır. Bir kadın için en büyük acı, gözünün önünde eriyip giden, cananıdır.
Başına bir hastalık veya kaza gelen kişiler, bu zorluğu çok iyi bilirler. Eğer insanlar önceden önlem alsaydı birçok hastalık olmazdı. Yeteri kadar kan veya organ bağışlamış olsalardı, ihtiyaçları olduğunda sağlığa daha çabuk kavuşurlardı.
Bir insan için en büyük çaresizlik hastalık, en büyük zenginlikse, iyiliktir. İyilik sadece malla mülkle yapılmaz, paranın satın alamayacağı durumlarda vardır. Sağlıklı bir beden, en çok şükretmemiz gereken nedendir. Derin bir nefes almak, dünyanın hiç bir değeriyle değiştirilemeyecek kadar büyük bir şanstır. Allahın bize bahşettiği sağlıklı bedenden biraz kan veya ilik vermek, bedenimizden hiç bir şey eksiltmediği gibi, sağlığımızın da sadakasını verir. Hastalıkla karşılaşan kişilerin yerinde bizlerde olabiliriz, garantisi yok hayatın.
Pratikten anlatmak gerekirse; Bizi sağlıklı yapan yapı taşlarımız, sağlıklı hücrelerdir. Kök hücrelerimizse, kemik iliğinde bulunan ve kan hücrelerini üreten ana hücrelerdir. Sağlıklı bir insanın damar yolundan kan hücreleri bir miktar alınsa bile, kendiliğinden bölünerek çoğalırlar ve gövdeyi korurlar. Eksikliğinde kansızlık,fazlalığında bozukluk, kanın içindeki bazı hücrelerin ölmesiyle de, unutkanlık gibi hastalıklara sebep olurlar. Kan pıhtılaşması kadar, kan sıvılaşması da tehlikelidir. İçimizde bizimle yaşayan hücreler, hayat arkadaşlarımızdır. Hayatımızın devam etmesi bu sisteme bağlıdır. Mesela Lösemi; bir kan hastalığı yani ilik kanseridir. Kemiğin içindeki ilik’te bulunan kök hücreleri, kanserli hücrelerin çoğalmasından dolayı, sağlıklı kan üretemediğinden, içsel düzen tamamen bozulur. Ayrıca hastaların bağışıklık sistemi çöktüğünden dışarıdan çok çabuk mikrop bulaşabilir, gerekli özeni göstermek gerekir. Yani vücudumuzdaki kendi kendine işleyen, akıl sır ermeyen, bir sistem vardır. Uzun süren tedavi aşamasında kemoterapiyle yok edilen kanser hücreleri, tamamen temizlendikten ve hastanın vücudundaki diş gibi başka iltihaplı durumlar ortadan kaldırıldıktan sonra uygun ilik verilerek, bir çok hasta, sağlığına kavuşmaktadır. Sürekli devam eden yüksek ateş içerideki düzenin henüz düzelmediğinin habercisidir.
BİR DAMLA KAN, BİNLERCE HASTAYA CAN DEMEKTİR ARKADAŞLAR.
İstersek içimizde bölünerek çoğalan hücreleri paylaşıp birçok insanın hastalıktan kurtulmasına yardımcı olarak,hayatlarını kurtarabiliriz.
KAN VERMEK ÇOK KOLAY ARKADAŞLAR. KARAR VERMEK YETER... HER SAĞLIKLI İNSANIN HAYATINDA EN AZ BİR KEZ YAPMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ ŞEY, KAN VERMEKTİR.
Kan vermek isteyenler için bir çok kriter, büyük önem taşıyor. Çok genç veya çok yaşlı kişilerden kan, alınmıyor, asgari sınır 18- 50 yaş arası olmalıdır ve yakın zamanda yurt dışına girip, çıkmış kişiler, sıtma gibi risk görülen bazı ülkelerden gelenler, aşı olsalar bile, belli bir zaman kan veremiyorlar. Unutmayalım ki, yüzlerce kişinin oturduğu uçak koltukları bile, ülkeden ülkeye hastalık taşıyabiliyor.. Bulaşıcı hastalık taşıyanlar, geçmişte cinsel hastalık geçirenler de, kan veremezler. Sadece sağlıklı olan kişiler kan verebilirler.
Kan verme öncesinde tok olmak ve taze sıkılmış meyve suyu veya ayran gibi sulu içecek içmek, gerekiyor. Kan alınma işlemi sırasında, kesinlikle hiç bir şekilde acımıyor ,hastayla yakından ilgileniliyor, kan verme esnasında bir sürü bağışçı ve hasta yakınıyla karşılaşılıyor ve hoş arkadaşlıklar oluşuyor, çok zevkli bir şey. Karşılarındaki hastaları düşünerek kanını ve organlarını paylaşanlar, kanı mutlu akan insanlardır. Kan verdikten sonraki gün, beden kendiliğinden oluşan hafiflikten dolayı, mutluluktan uçar.
Kimliğinizle başvuru yaparak kan veya ilik vermek istediğinizi söylüyorsunuz. Gerekli bilgiler alındıktan sonra, kan değerlerine bakmak için, çok kısa bir test yapılıyor ve en az 15 dakika, en çok 30 dakikada işlem bitiyor.
KIRMIZI KAN, en çok yarım saatte verilmektedir.
BEYAZ KAN vermek biraz daha uzun sürse de, aynı işlem sayılır kanın içindeki hücreleri ayıkladığı için biraz daha zaman gerekiyor.
Eğer kanserli bir hastayı kurtarmak için İLİK uyumu yani DONÖR olmak isteniyorsa, bu işlem normal kan vermekten daha kolaydır. Kızılay kan merkezine baş vurup kan testi yapılıyormuş gibi, birkaç tüp kan verilmektedir. Hastaya uyumlu ilik bulunduğunda veya başka bir hastaya uyumlu olduğunda, bağış yapan kişi aranarak gerekli bilgilendirme yapılmaktadır.
Bizim gibi kültürel değerleri eşsiz, dayanışması güçlü insanlar varken bir mahallede yetimlikten bahsedilebilir mi, elbette hayır!
Tüm çocuklar hepimizin, başlarını okşamak, ihtiyaçlarını karşılamak, insanlık vazifemizdir.
Soframızda bir sürü yemek varken yoksulluktan bahsedilebilir mi, asla!
Çünkü bizler paylaşmayı bilen bir milletiz. Yoklukta bile, mutlaka bir sofra kurarız.
EN DEĞERLİ KİŞİSEL HAZİNEMİZ KANIMIZ VARKEN, HASTALIKTAN BAHSEDİLEBİLİR Mİ!
İŞTE BU BiZiM EN BüYüK EKSiĞiMiZ.
Uzun zamandır birçok kez kan kampanyası başlatılan 6 yaşındaki Muhammed, en son hediye olarak Adıyaman-Sincik Kaymakamı Zafer Sağ’dan ne istemiş biliyor musunuz? ”iLiK”
Biri sizden çaresiz kalabileceğiniz bir şeyi istediğinde, o an sadece susuyorsunuz, sanki zaman duruyor ve hiç bir şey yapamıyorsunuz. Sincik Eskiköy’de Atilla ailesinin tek çocuğu olan Muhammed, 3 yıldır ateşlendiği için, hastaneye gidip gelmekten o kadar bıkmış ki, sanırım bir o kadar da canı yanmış ki, daha minnacık yaşında bisiklet yerine, ne olduğunu bile bilmediği ”iLiK” istiyor. İstediği şey içimizde varken,insanı derinden yaralıyor ve insanı ne kadar acı bir şekilde ürkütüyor, değil mi?
KEŞKE, SİNCİĞİN ENDEMİK TERS LALESİ GİBİ, KIRMIZI TOPLULUKLAR OLUŞTURABİLSEYDİK DE, MUHAMMED’İ KURTARABİLSEKDİK. 8 mart Dünya kadınlar gününde bir kadına ve çocuğuna veya diğer kadınların yakınlarına verilebilecek en büyük hediye. KAN.
Sadece o değil ki, hastanelerde Muhammed gibi yıl boyunca kalanlar var, uygun ilik ailede olduğu halde, gerekli tedaviden sonra almayı beklerken, hastaların tedavi aşamaları ve sonrası her türlü zor fakat, en azından çaresi yok değil. Bir gün adımlarınız sizi hastaneye doğru yürütürse, görürsünüz onların çaresi yaşamlarını. Bizler de biraz daha gayret edersek, Allah verir İnşallah şifalarını.
Hiç bir suçları olmadığı halde, bir sebepten dolayı daha hayatın başındayken hiç istemedikleri şeyle karşılaştılar. KANSER.
Gidin ve görün, onlarla biraz olsun vakit geçirin ki, ne hâldeler. Hastane ve doktorlar ellerinden geleni yaparken, hiç yakışmıyor acı çekmeleri bizler varken. Neden acı çeksin ki, minnacık bedenleri. Bir çoğu okula gidemedi, sokaklarda oynayamadı, koşamadı, genç bedenleri sevgiyi tanıyamadı, yaşayamadı, gelin ve damat olamadılar, bir yuvada şen şakrak şakıyamadılar, ne gece rahat bir nefes alabildiler, ne de gündüz. Bu kadar büyük bir ağrıya nasıl dayandılar bilinmez. Hepimizin başına gelebilir. İçlerinde hiç bir zaman bitmeyen kurtulma ümitleri, hep var. Bulunamayan umuda asılarak kendilerini iyileştirecek iliği ve organı arıyorlar. Sağlıklı insanlar, gün geceye döndüğünde hastaların sessiz çığlıklarını duymazlar ve yatıp uyurlar fakat, ya hastalar, şafağın sökmesine sanki asırları devirmiş gibi ulaşırlar.
Bir yavru annesini bırakıp nereye gitmek ister, eve mi, toprağa mı… Karar bizim. Yardım etmekte var, etmemekte.Herşey bize bağlı.
Haydi Arkadaşlar, henüz sağlık bizden yanayken, bu yavruları ve diğer hastalara yardımcı olalım.
10 Mart 2017 Cuma günü Sincik kaymakamlığının düzenlediği kan verme kampanyasında Sincik Sağlık ocağında Saat:10.00 buluşalım. Muhammed Atilla’yı unutmayalım. Diğer yörelerdeki arkadaşlarda sağlıklarının sadakasını vermek isterlerse, en yakın Kızılay kan merkezine başvurarak, kan bağışında bulunabilirler, Teşekkür isteyenler.


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.